“Yaşlanmayı tamamen durdurmak mümkün değil; ancak erken yaşlardan itibaren benimseyeceğimiz sağlıklı yaşam alışkanlıklarıyla bu süreci önemli ölçüde yavaşlatmak elimizde” diyen Prof. Dr. Erk, uzun ve sağlıklı bir yaşam için kritik önerilerde bulundu.
Yaşlanma süreci aslında doğumla birlikte başlar. Ancak hücresel düzeydeki asıl yıpranma, ergenlikten sonra hız kazanır. Doku ve organlarda oluşan bu değişimler tüm vücudu etkileyerek ilerler. Genetik faktörler kadar yaşam tarzı da bu sürecin seyrinde belirleyici rol oynar.
Japonya’nın Okinawa Adası, dünyada 100 yaşını aşan bireylerin en yoğun yaşadığı bölgelerden biri. Prof. Dr. Erk’e göre bu durum, ada halkının beslenme ve yaşam tarzıyla doğrudan ilişkili. Düşük kalorili, sebze ağırlıklı bir diyet benimseyen Okinawalılar, sofradan tam doymadan kalkıyor. Sanayileşmeden uzak, sakin ve aktif bir yaşam sürmeleri ise dikkat çekici.
Beyaz şeker, mısır şurubu, beyaz ekmek ve pirinç gibi glisemik indeksi yüksek gıdaların fazla tüketimi; ani insülin yükselmelerine ve buna bağlı yaşlanmayı hızlandıran hormonal dengesizliklere yol açıyor. Uzmanlar, bu tür besinlerin inflamasyon ve insülin direnci üzerinden yaşlanmayı tetiklediğine dikkat çekiyor.
Prof. Dr. Erk’e göre; çevresel toksinler, serbest radikaller, kötü beslenme, hareketsizlik, uyku bozuklukları, sigara, alkol, stres, depresyon ve obezite gibi faktörler yaşlanmayı hızlandıran başlıca etkenler arasında yer alıyor. Bunun yanında, B vitamini eksikliği ve damar sertliği de süreci olumsuz etkileyebiliyor.
Bağışıklık sistemini güçlendirmek yaşlanma hızını kontrol altına almak için önemli. Ancak uzmanlar, doktora danışılmadan alınan bilinçsiz takviyelerin faydadan çok zarar verebileceğini belirtiyor. Besinlerden alınan doğal vitamin ve antioksidanlar, bağışıklığı desteklemenin en güvenli yoludur.
Prof. Dr. Osman Erk’in de belirttiği gibi, yaşlanmanın önüne geçemesek de sağlıklı yaş almak bizim elimizde.